Bianet'in Haberi:
“Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii
Dernekleri Federasyonu (TGDF),
sivil toplum ve kamuoyunun görüşlerini dikkate alarak 29 adet gıda amaçlı GDO
için ithalat başvurusunu geri çektiğini duyurdu.” Çiçek Talhaoğlu.
Öyleyse “görev
tamamlandı” mı? Şimdi tekrar bayram-tatil muhabbetine geri dönebilir miyiz?
“GDO’ya Geçit
Verme” blog sayfasını 1 haftadan kısa bir süre önce hazırlamaya girişirken buna
mecbur hissetmemizin gerekçesini açıklamak için o anda zamanımız yoktu. Ama şimdi
sırası gelmiş görünüyor: Greenpeace’in GDO karşıtı kampanyasında topladığı 320
bin imzaya teşekkür ediyoruz. Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu
üyesi şirketlere geri adım attırdığı için de kampanyayı tebrik ediyoruz—ama ihtiyatı elden bırakmadan:
Zira, Greenpeace
kampanyasının tasarlanma biçimi bize baştan fena halde sorunlu göründü. Bizzat şirketleri
muhatap alan kampanyanın imzaya açtığı metin, “Sayın Ülker Firması Yetkilileri”
hitabıyla başlıyor, “Sizin halk
sağlığına duyarlı bir kuruluş olduğunuzu biliyoruz” diye devam ediyordu.
Bildiğimiz gibi Ülker ve benzeri işlenmiş gıda üreticileri hepbir elden ağız birliği etmiş gibi (CocaCola,
Capri, diğer meyvesuyu ve gazoz, ve bisküvi ve... nar ekşisi ve aklınıza ne
geliyorsa hepsi) halihazırda glikoz şurubu kullanıyor. Önceden içinde şekerin
kullanıldığı her yerde bugün bu şirketler şekeri çıkarıp, yerine el çabukluğuyla glikoz
şurubunu koydular. Bu yaz hergün her çocuk istisnasız litrelerce
glikoz şurubu alıyor. Bu durumda Greenpeace’in nasıl herhangi bir şirketin halk
sağlığına duyarlı tavrından dem vurabildiğini anlamak çok güç!
GDO karşıtı bir kampanyada
GDO kullanımı için talepte bulunan aktörlerin kendisini nasıl muhatap alabildikleri
sorusunun bizim açımızdan izahı yok. Bu mantıkla, silahsızlanma kampanyası yürütürken silah
şirketlerini mi muhatap alacağız? Nükleer karşıtı kampanyada nükleer santral
ihalesini kazanan şirkete mi mektup yazacağız? “Sayın Fukushima Daiichi,
biliyoruz ki Japon halkının güvenliği sizin en için en önde gelir!”
Bu anlayış üzerine
yapılandırılmış bir kampanyada Greenpeace’in topladığı 320 bin imzaya ihtiyatla
teşekkür ederken, biz Greenpeace’in yaptığı gibi kampanyamızı
sonlandırmıyoruz. (Şu an Greenpeace’in “Yemezler” kampanyasına imza vermek
için şu adrese gittiğinizde, kampanyanın bittiğine ilişkin bir teşekkür mesajı
sizi karşılıyor:
photo.php?fbid=371462146260580&set=a.143261399080657.34442.13
7700469636750 )
Biz imzalarımızı
Biyo(!) güvenlik (!) Kuruluna göndermeye devam ediyoruz, zira, Greenpeace ile
ilgili Bianet haberinde de belirtildiği gibi:
“Yine de sürecin sonlanmadığını belirten [Greenpeace Akdeniz
Tarım Kampanyası sorumlusu Tarık Nejat] Dinç, geriye Ünak Gıda'nın üç tane soya
çeşidiyle ilgili başvurusu kaldığını hatırlattı. ‘Bu başvuru da geri çekilirse,
gıda amaçlı GDO'lar gündemden düşmüş olacak’ diye konuştu.”
Biz aynı
kanatte değiliz. Şirketlerin kâr maksimizasyonu güdüsüyle hareket eden
yöneticilerinden vaatler ve sözler almak için kapılarında beklemiyoruz. O
şirket yöneticilerinin eylem alanını daraltacak, ne yapamayacaklarının
müeyyidesini onlara yasalar aracılığıyla bildirecek olan, “halk” olarak bizzat bizleriz!
Biz, yakın
geçmişe kadar büyük çoğunluğu tarım çalışanı olan bir halkın, toprak sarrafı o
nesillerin torunlarıyız; canlı yaşamının laboratuvarda çırpıştırılacağını,
yasaların da şirket CEO’larıyla kolkola çiziktirileceğini zannedenlere sözümüzü
söylemeye devam edeceğiz!
http://tbbdm.gov.tr/home/GeneComments/GeneCommentEntry.aspx
GDO için başvurusunu geri çekmeyen yalnızca tek
bir şirketler grubu kalmış... Eh, bu da zaten gizlikapaklı
başlamış olan, 10 Amerikan tekelinin ürettiği bu gıda postuna bürünmüş
zehirleri 3. Dünya ülkelerine sızdırma ve yutturma stratejisi için yeterlidir.
Biz kampanyamızın başarısını Bayram Baklavalarıyla kutlarken, o bir tek şirket
başvurusunun Biyogüvenlik Kurulundan usul usul, ve tıpış tıpış geçmesi an
meselesidir.
Bayram rehavetine
kapılma! Mücadele, senin mücadelendir ve devam ediyor!